Asansör ve Boşluk


Canı, hiç bir şey yapmak istemeyen adamların aynısıydı.

 Aynaya bakmak bazen iyidir asansörde iseniz.O küçücük yerde kimsesiz ve ölüme çok yakınsayan bir ipin ucunda olduğunu unutturmak için, aynalar hep iyi gelmiştir insanoğluna.

Çocuk sağa döndü ve merdivenlerden çıktı. Su sebilinden bir bardak su içti. Plastik bardağı ucuz çöp sepetine attı.  Çocuk çıktı gitti kocaman camlardan, sadece camlardan yapılmış binadan, asansöre binmeden, o ayrı mesele şimdi. 'Neredesin' diye fısıldadı.  Lirik şeylerden bahsetmek istemiyordu halbuki. Ağlak kelimelerden ve arabesk hikayelerden.. Ama yine de afili cümleler kurabilen her insana fena halde gıpta ediyordu. Hatta kıskanıyordu bile diyebiliriz, diyebilirdik eğer ölmeyecek olsaydı çocuk.

Hiç yazılmamış bir mektubun acısını içinde taşıyan kadınlar bilir bu şarkıyı. Bazı unutkan sabahları da. Sisli ve yağmurlu. Bak yine arabesk. Mitanni'de kahverengi tahta masaya doğrulmuşken tam da yine aynı kelime " arabesk."  Atlı karıncanın başı dönmüş masanın üstünde. Çikolatalı muzlu gözleme. Kapıdan çıkıp gitti sonra bir adam. Kuponlarla hayatı geçiştiren emeklilerin yüzündeki o ifadenin aynısı vardı yürüyüşünde. İki çay tek şeker. Ortadan kiye bölünmüş. Hiç bir kelime söylemeden ve dolanarak saçma film isimleri etrafında. Uzanıp bir kitap çekti. "İstiridye Kafalı Çocuğun Hazin Hikayesi" , bir soluk. Sonra tütün. O muhakkak lazım. Fesleğenlerin sokağa çıkabileceği bir mevsim de değilse hele.

Gri bir köy yolunun dingin sessizliğini alıp,sarıp sigara kağıdına hemen ardından yağmur ve koyu yeşil yapraklar. Sarımsı otlar uzak ovada. Kar yağar belki şubata doğru. Burası sis içinde daha güzel ve kesişmeyen yollarla.

Bütün bu, asansöre binememişlikte düşünülecek şeyler değildi bunlar. Düşünmedi de belki. Parası yetmediği için deri ceket alamamış ve gururundan suni deriye tenezzül etmemiş o tuhaf kibirle yürüdü caddeye doğru. Caddeye doğru hep yürünür zaten. Kumral Geveze geldi aklına eski bir araba geçerken. Kumral Geveze, naifliğini gizlemeye çalışan tüm babadan merhamet yoksunları gibi bir çocuktu. Sigara içişi tuhaf. Kadınlara karşı muhakkak başka bir yüz. Sahilde çok konuşkan. Ona da gitmek istemedi çocuk. Gidecek hiç bir yer, binilememiş bir asansör ve yarım paket sigara. Kafi. Şimdi gözlerini açıp kırmızı, uzun, devasa bir TIR'ın minicik bir bakkala nasıl daldığını, nasıl tarumar ettiğini gördüğünü unutmak istedi belki de. Yo hayır sosyal mesaj falan zırvalamıyor, sahiden gördü o TIR'ı ve bakkalı. Ben de gördüm.

Son ağladığı zamanı hatırlamak istiyordu. En sonuncusunu. Ne zamandı sahi ben bile hatırlamıyorum bak şimdi. Kar falan yağıyor olabilir miydi? Bilmiyor. Bilmiyorum. Sahile gidesim yok çocuk. Dudakları kurumuş bir geceye sarılıp yatmak kadar umutsuz halimiz seninle çocuk.

Şimdi bırak dedi çocuk, bu "arabesk" cümleleri. "Lirik" deyince daha havalı oluyor ama. 'Lirik' de öyleyse, asansöre binelim,  kaza yapan TIR'lardan ve ölen yeni evlilerden bahseden haberler yazmak için.


aralıkikibinonikistanbul



1 yorum:

  1. Ağlamıyorsa umudu kalmamıştır güzel nokta.

    Yazıdan alakasız olcak ama Johnny Cash in şu halini görünce ciddi anlamda üzülüyorum ya.Keşke 27 yaşında ölseymiş diğerleri gibi.Gerçi 27 yaşında ölseydi bu şarkıları dinleyemeyecektik. neyse..

    YanıtlaSil