14 Ağustos 2010 Cumartesi

Vavien

Fecirden ziyade
bir ölememe halidir
hasıl olan kalbime,her seni arama endişesinde
meçhul bir zamansızlığın soluk aralarında
Tüm aidiyetini yitirmeye çalışan şarkılar ve parklar
çocukken gördüğüm rüyaların hatrımda yer ettiği kadar
hüzünlü ve unutkan.

Yosun tutmaya çalışıyorum / kaçarak akşamüzerlerinden
ve konuşuyorum mütemadiyen
çünkü biliyorum / susarsa söz
susarsa ses /
biliyorum /
gönlümün orta yerinden düşecek karanlık
düşecek ellerim bir bir
Lacivert bir fecre koşma arzusuyla
beklerken zamanı
Zamansızlığın koynunda uyanacak
düş kırıklıklarım

haziran2010istanbul

Geriye Dönen Adam

Geriye dönüşün umudu
Kırıldı en nazenin yerinden
bir kavuşmaya rehin bırakılmış
tüm kahkahalar adına
bir yağmur şarkısı fısıldarken
karanlıklı gece çıkmazlarında.
Bir kere düştü mü nehre kan
bir kere sustu mu kuşlar
gayri olmaz eskiden olduğu gibi
eskisinden daha iyi
olmaz,neylersin
iflah olmaz hiç bir müptela

21haziran2010istanbul

Kül

Kül rengi yalnızlık tükenmek bilmez
gerçektir çünkü zorluğu kadar
sonsuzluğa kanat çırpma korkusu gibi
kandan ve irinden
bana baktığın güzdeki
hatıran gibi.
ilkin sevmiştim beyazı
ıslıklarında şarkılar gizler diye rüzgarı
topyekun boşalınca yağmur
görmek güçtü çıkmazı
ve ölü martıların kanadındaki
merhametin olanağını
evet severim
şairliği yalnızlık kadar
öğrendim çünkü sevilmeden sevmeyi
karanlıktan geçerken korkmayı,
çünkü nisandı ve yalnızdı
çünkü karanlıktı.
merkez kaç kuvvetinin etkisiymiş meğer etkiyen
kırgın ve ağlamaklı gökyüzünden
incecikten bir kar tanesi süzülürken
aydınlığı hiç bilmemiş gölgelerde ağlayanlar adına
küller döküldü tablodan heryerlere
ve yalnızlık küle bulandı..
mfa-erzurum-07

Aşk Gibi Bir Şey

Aşk gibi bir şey
istiyor insan
Yalnızlığın koynundayken çok zaman
Şefkate
      belkide
Sevgiye
      yada başka bir şeye
Çölsel bir susamayla
              yalvarırıken
Aşk gibi bir şey
istiyor insan
çok zaman
Dipsiz bir coğrafyada
savrulurken
Karanlık bulaşmış rüzgar sırtlarında
Uykusuz sarhoşlarla
Tüm İstanbul
Ağlarken
Aşk gibi bir şey
İstiyor insan
çok zaman
      Bir şey gibi aşk.
                            MFA 14kasım2006

Gitmek İçin

ölü bulunmuş
tüm vasiyetsizler adına
intihar ve ya kriz
teşhisi konamamış
ve otopsi izni için
kimsesi bulunamamışlar namına
gözlerimin tüm sivri köşeleriyle
korkarken,ürpertilerle dolarak,
sokaklar dolusu yalnızlıktan
ve sosyal toplumcu gerçeklerden
yakıyorum vasiyetlerimi avuç avuç
ellerime bulaşan insanları temizleyebilmek arzusuyla
daha fazla kirlenerek ve susarak
fecri bulamayan sabahlara uyanıyorum
uykulu ve yorgun
oysa bilmiyor kimseler ve duvarlar
sustuklarımı ve kirlenmişliklerimi
çünkü yanıyorum ve susuyorum
susuyorum ve yanıyorum
Gitme'yi şevklendiren yağmuru yıkıyorum
saçlarımla
ve doldurarak ellerimi ceplerimle
Sana Gidememeye susuyorum.
 
MFA-altı-kasım-ikibinyedi-istanbul

Firari

Aklına sokmuşlar kaçağın
köpek havlamaları yağmur sesi
karanlık uğultular Beyoğlu ölümü
                                            ölümü
Köşe başı kararsızlığında
topyekun boşalan yalnızlık
avuçlarıma karanlıklı gökten
                              
                MFA-kış07-erzurum

Sizi Terk Ediyorum

Sizi terk ediyorum yalanlarımın beyazlığından arınarak
Gökyüzümün griliğini göğsüme bulaştırarak
Galiba ölüyorum
 
Artık karanlığım gökyüzünden uzakta
Fısıltıların kanatan soğukluğuyla ölürken periler
Kesik kesik öksürürken beyaz gözlerimde şehir
Sizi terk ediyorum çamurlu bir tuzakta
 
Haylice tutuklusunuz
Damağınıza pembe bir ölüm bulaşmış
Fark edemiyor güneş güneş kamaşan gözleriniz
Anlaşılan avuçlarınız hiç kan kusmamış
 
Kimseler bilmiyor kimi olduğunuzu dahi kimlerin
 
Kırıldığı bu vakitte kum saatlerinin
bir talan ardı sessizliğiyle
Terk ediyorum sizi...
 
MFA/19aralık2006-salı/erzurum

Ötekileştirmeyi Halt Bilenlere

Kimse olmuyor ben ağlarken
hep sonradan intikal ediyorlar olay mahaline
ve çoktan olmuş oluyor olmaması gereken
Metruk sesimle susmayı bilerken
sokakların ıssız kalabalığında
ve her çıkmaz sokakta
yeniden ve yeniden bulunamazken
yalnız ben dahi bilemezken
hüviyetimin hükümlülük halini
Kimse bilmiyor ben ağlarken
 
Kime söylesem beni kaçıyor
Kime sussam beni gülüyor
Ben ne vakit kaçsam cezam elimle kesiliyor
 
Cüz'i miktarda şefkatten bahsedenler
sürüyorlar ölü gezegenlere
güneşi arayan ellerime yüreğimi tutuşturarak
                              
                     MFA-21kasım07-istanbul

Kar Umudu

Saat durdu ve yağmur başladı
Her bir şeyini yitirmiş gibi
Yitirmiş ve hatırlamış gibi
Tüm arta kalanları
Bir solukta unutmak istercesine
ve yağmur başladı.
Tren durdu ıssızlığın orta yerinde
Makinist öldü
Biletçi öldü
Raylar paslandı birdenbire
Ya da efsun muydu
Camın kırık yanından düşen
ve yağmur başladı.
Kimse bilmiyordu oysa
Trenin durduğunu
        oysa saatin durduğunu da
ve bilmiyorlardı burda olduğumu
Bu taş köprüden düşerken
                              

      ellerim
ve yağmur başladı.
Bir tren uğultusu olmalıydı oysa
Kar'ın orta yerinden yardığı
Açılan dikişlerin birer birer kanattığı,
ve cam kırıklarının içine doluştuğu
Yaranın göğsüne dolan bir ses
olmalıydı oysa
              Ama yağmur başladı.
ve tren ve saat durdu
ve öldü makinist
ve öldü biletçi
sustu raylar. Paslı raylar.
                     
                   MFA-12-03-10