Sizler!


Evet öyle olmaz bu işler.

Televizyondakiler üzerine yorum yaparken orta şekerli bir kahve ve tatlı bir akşam meltemiyle bunları söylemek bunlar derken; insancıkların, insancıklar derken; beyaz bir cipin içinde doğmayanlar, Barbour'un ne demek olduğuna dair zihninde herhangi bir şey olmayan, annesinin asla Porsche'unu yağmurlu havada sürerken zorlanmasından bahsetmeyen, "geçerken zulme uğrayan ve zengin kalkışı nedir bilmediği için orada oturup kalmışlardan" bahsediyorum. Maltepe'den Bahar'dan Ballıca'dan Türk Silahlı Kuvvetleri'nden bahsediyorum.

Bir yolunu bulup sözleşmeli asker olmanın, sevdiğiyle evlenip, lojmanda kalmanın ve köyüne kamuflajlarıyla dönüp, kahvede herkese çay ısmarlamanın hayalinden bahsediyorum.

Gün doğumunda traktör römorkunda güzel bir kahvaltı yapabilmenin hayalinden bahsediyorum size; kahvaltı dediysem, sıcak yufka ekmeğinin arasına koyulmuş çökelek ve biberden bahsediyorum.

Yoo o Ulus'taki organik pazar fantazinizden bahsetmiyorum, bu başka. Siz bilmezsiniz öyle hayalleri, 'Şöyle bir ahır kuracağım, onlarca inek olacak, baştan vereceğim suyu hatıla, en kaliteli yemleri getireceğim, mis gibi süt olacak onlar, anneannemden kalan toprak evin de bir düzeltsem elini yüzünü güze vallahi başka şey istemem' diye bir cümle hiç duymadınız ki siz.

Çünkü büyük meselelerle uğraşıyordunuz siz o sırada. Kıbrıs'ta ya da İngiltere'de okuyup babanızın şirketinde bir imza sahibi olabilmek için stratejik hamleler planlıyordunuz. Hamleler dediysem; Bebek'te denize amors kadınlara anlattığınız hız maceraları falan işte. Ha bir de Maldivler'de ada kapatmak için o görüştüğünüz adamlar filan. Sahi n'oldu o iş, en son pazarlık yapıyordunuz, 20 bin'e anlaşabildiniz mi bir haftalık tatil için? Bir hafta için 20 bin TL! Ulan tam 24 ay çalışıyor eli öpülesi eli iz dolu işçi adamlar o paralar için..İşçi dediysem; Samsun sigarasını çocuğunun önünde içmeyen, tek göz odada rutubete aldırmadan ve karısının içine kuru ekmekleri doğradığı köyden gelmiş tarhana çorbasının pek bir afiyetle içen, mavi iş kıyafetini kapının arkasına takılmış ucuz askılığa asan adamlardan bahsediyorum.

Pera'dan falan bahsetmiyorum vakko abla. Sen bekleme bu sözlerin bitmesini, hadi dizin başlıyor senin geç kalma. Yahu çok özür dilerim n'olur affedin beni , yemek ortasında açık kalmış televizyonda yayınlanan vahşi belgeseller gibi düşüverdim masanıza özür dilerim sizden.

Siz deri koltuklarda terleyen insanlar! İstanbul Halk Ekmek fabrikasının önünde akşamları artan ekmekleri bekleyen babaları izlediği filmlerde dahi görmeyen siz zavallılar! Siz acınası yaratıklar! Siz zengin köy sakinleri!

Sizler! Sabahları, sabah dediysem, fecrin en erken vakitleri, ucuz gömlekli adamların ve elleri çamaşır suyu kokan kadınların canhıraş bir koşuşturmayla ev sahibeleri uyanmadan işlerini bitirmeye çalışan insanların,adamların ve kadınların ve adamları ve kadınları kendine köle yapmış yaratıkların yaşadığı köylerde kırmızı arabalarıyla dünyanın en büyük acılarını çektiklerini zanneden villa çocukları!

Sizler! Altlarında mini cooperlarla 5 yıldızlı otellerde hayatın anlamını çözmüş gibi tükürüklerini sağa sola savuran pahalı saatli yaratıklar!

Sizler! Bodrum'da tatil yapmak için yakınanlar! Sizler! Kadınlarını mağazalara rehin bırakmış sizler!
Sizler! hiç bir güne yaşayamamak kaygısıyla uyanamamış sizler!

Size hiç bir şey anlatmayacağım. Yasaklanmalı şiir kitapları size. Yasaklanmalı Neşet Ertaş size.
Size bol parıltılı full hd  televizyonlar hediye edilmeli. Sizler!

Sizin suyunuz başka olmalı. Siz, mavi önlük nedir bilmeyenler! Prada gözlükleriniz gizemli edalar katmalı size, Siz; her akşam, sabah ne giysemi düşünenler!

Sahiden size bir şey demeyeceğim. Sizin suçunuz değil hiç biri , hepsi sanayi devriminin de suçu değil ah ne yazık ki! Ama n'olur fikirciklerinizi yalnızca strabuckslara saklayın, n'olur bahsetmeyin hayatın acı yanlarından, içi acıyor gibi olunca davidoff sigara yakanlar! House Cafe'de bir kaç kadeh Cotes deAvanos ardından Nişantaşı bunalımlarından bahseden sizler! N'olur uluorta bahsetmeyin o pek mühim pek dişe dokunur dertlerinziden   (!) acısı olan vardır, ay sonunu getiremeyen vardır, çocuğunu okula gönderemeyen vardır, iş yerine götürdüğü sefer taslarından utanan adamlar vardır, konfeksiyon atölyelerinde büyük umutları olan kızcağızlar vardır, ciğerlerindeki acıyı umursamayan, askere gittiklerinde çürük raporu verilen ve ölmek için köyüne dönen kot taşlayıcıları vardır, var oğlu vardır..

Size vicdani bir meseleden bahsedicektim ama her neyse.

Ne konuşsam boş ne yazsam boş ne yakınsam boş.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder