8 Ocak 2011 Cumartesi

-1-

"Sağlığımıza" dedi Kadın. Kadeh havada asılı kaldı bir müddet.Telaşsız. Adam,bir uykudan uyanır gibi irkilerek kadına baktı. Gözlerini gördü kadının gözlerinde. İçinde bir yerlerde bir kuş tufana yenik düştü. İçi acıdı.

"Sağlığımıza" dedi Adam,elinin titremesini gizlemeye çalışarak. Havada asılı duran kadehe usulca dokundurdu,soğuk bardağı. Adam'ın boşta kalan eli,istemsizce cebini yokladı. Kadın'ın gözlerinde gözünü gördü. Gülümsedi, olanca kuvvetiyle. Ardından bir koca yudum indirdi ciğerine.

"Gözlerin doldu" dedi Kadın.
"Alkoldendir" dedi Adam.

Ud girdi sonra,ardından kanun. Adam sevindi içten içe. Konuşmasına gerek yoktu notalar varken. Hele şimdi hiç konuşma vakti değildi. Çünkü konuşursa, yağmur susacaktı ve ulu orta ölecekti kuşlar. Biliyordu. İyi ki notalar vardı,hem zaten çocuğu gibi severdi Kadın,notaları.
Birden bire Adam'a döndü Kadın,şarkının bittiği yerde.

"Alacağız o mavi arabayı değil mi? Bak bir sürü param birikti. Hem zaten söz vermiştin, beni o arabayla götürecektin kasabaya unuttum sanma" dedi gülerek.

Adam yavaşça elini cebinden çıkardı. Bir şey söyleyecek gibi oldu. Gülümsedi.

"Götüreceğim tabii ki" dedi. "Albatrosumu göstereceğim daha. Öyle güzel ki.. Ah nasıl özlemiştir şimdi beni. Boyaları haylice dökülmüştür ama, önce bakım yaparız biraz sonra ver elini deniz..Sana balık tutmasını da öğretirim. Ama öyle kolay bir şey sanma balık tutmayı. Zor iştir. Sabrını sınar insanın"

"Ben uyuya kalırım ama öyle saatlerce balık bekleyemem" dedi Kadın çocuksu bir nazla. O'nun bu çocuksuluğuna bayılıyordu Adam. Gülümsedi.

"Tamam tamam sen uyursan ben tutarım balıkları ama pişirmesi senden. Hatta uyumana ceza olarak salatayı da sen hazırlayacaksın" dedi Adam.

"Peki" dedi Kadın,sevinçle."Albatros'ta uyur muyuz?"

"Uyuruz tabi" dedi Adam. "Albatros hafif hafif sallanırken,uzanıp güverteye yıldızları izleriz uykuya dalasıya kadar. Yıldızlar pek muhteşem görünür orada. Bir de dolunay çıkarsa bahtımıza değme keyfimize"

Elmadan kocaman bir ısırık almış gibi gülümsedi Kadın. Adam da güldü Kadın'ın gözleriyle. Midesine jilet ucuyla sokulur gibi bir sancı saplandı. Daha da büyük gülümsedi Adam. Neredeyse kahkaha bile atacaktı ki şarkı başladı yeniden. İyi ki notalar vardı. Bir de eli cebine gidip gidip durmasaydı..

-2-

Bahar güneşi doluşuyodu beyaz duvarlara. Toz zerrecikleri ağır aksak esniyordu havada. Kadın, son kez bakar gibi baktı evine. Boş odalara. Bir vedanın hüznünden eser yoktu dudaklarında. Kapının önünde öylece durdu bir müddet. Gülümsedi. Neden sonra ceplerini yokladı. Ardından küçük valizine de göz attı. Tastamamdı her şey. Biriktirdiği bütün parası da orada duruyordu işte. Çıkabilirdi artık.

Bahçedeki erik ağcına çiçek yağmıştı. Nedense fark etmemişti daha önce. Bir gecede mi açtı acaba bütün bu çiçekler diye düşünmeden edemedi. Erik ağacının önünden geçerken ona da gülümsedi, bir tatlı vedadan arta kalmış umut gibi.

Yol boyu martılar eşlik etti şarkılarına. Vapurlar O'nun kadar neşeliydi bu sabah. Bu gök, bu yer, bu güneş, bu ışıl ışıl deniz..büsbütün sarıyordu ruhunu ve her bir şeye gülümsüyordu. Beyaz elbisesini giymişti Adam severdi beyazı. Kadın heycanlıydı. ama en çok Albatros'u görmek için sabırsızlanıyordu. Onun üstünde uyuyakalmayı,yıldızları izlemeyi,balık tutmayı..tüm bunları düşledikçe kalbi güvercin kalbi gibi titriyordu. Yepyeni bir hayat onu bekliyordu ve soluğunda endişeden eser yoktu. Bu muhteşem bir duyguydu. "Huzur böyle bir şey olsa gerek" diye mırıldandı. Yanında oturan yaşlı kadın ona garip garip baktı. O yine gülümsedi.

Koşar adım geçti dar sokaklardan. Küçük balkonlu o eski binanın önünde durdu. Başını yukarı kaldırıp Adam'ın penceresine baktı. Perdeler kapalıydı. Gülümsedi. Göğsüne soluğunu doldurup apartmana girdi. Dik merdivenleri o kadar hızlı çıkmıştı ki neredeyse kalbi duracaktı. Zile basmadan bir müddet nefesinin düzelmesini bekledi kapıda. Elbisesine bir kez daha baktı. Saçlarını düzeltti. Zile bastı. Hafifçe geri çekildi ve en güzel gülümsemesiyle kapının açılmasını beklemeye koyuldu.

-3-

Kapıyı açan olmadı
milyonlarca zile ve haykırışa rağmen
Kapıyı açan olmadı
Kadın'ın ellerinin kanamasına ve bahara rağmen
Kapıyı açan olmadı
Yalnız polis
üç ayrı kağıt verdi. Adam'ın cebinden çıkmış. Buruşuk.

  Mavi
      Sarı
        ve beyaz

Beyaz; Adam'aydı. Onlarca anlamsız kelimenin arasına bir şey sıkışıp kalmıştı,
"mide kanseri"

     Sarı; Başka bir yalnız'aydı. "ölü ağacın koynunda artık gülüyor çocuk" yazıyordu,satırların birinde

         Mavi; Albatros'u emanet ettiği Kadın'aydı ve mavinin son cümlesi yıllar yılı Kadın'ın tek zikri olmuştu;
                    "Ayrılık da sevdaya dahil
                      Çünkü ayrılanlar hala sevgili"

sekizocakikibinonbir - beyoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder