6 Şubat 2011 Pazar

O'na dair

\


gözlerimizi mıhlamışız bir büyük yalnızlığa
sever gibi saklıyoruz dilimizin altında kurşunu
lacivert bir balığın karnında susuyoruz
gizleyerek fena yerlerimizi
ve ne varsa gök ağrılarına dair
Evet yalnızız peyami!
Evet simeranya yok!
siyah topraklı dehlizlerde
yalnız umut denen forsa avuntusu
halt bilir yüz uykusuz gece periyotuyla
pencereye taş atmayı
                      kırar gibi göziçlerini


ziyadesiyle düğüm düğüm boğuluyor
uluortanefesimiz ve göğüs boşluklarını
dolduruyor gam-ı sükut


ses izlerimizi ölüm korkusu bürümüş
bürünmüşüz bir büyük yalnızlığa
ve kirli kordonumuz
kesilirken diş kenarlarıyla
kaybetmişiz gerçeklik algısını
sonrası zaten malumun
sonrasızatensonrasızaten..


\\


en nazenin gizsusmalarından başlıyor
dişlerini geçirmeye
siyah
    kırık
        küçücük
dişlerinden bunca acı doğmaz diyor
puslucam ardlarından kirpikucuyla
bakışan ruj lekeli kahkahalar
yüzlerinden belli
hiç kar görmedikleri
görselerdi mutlak duyarlardı çünkü
kendi çığlıklarını
      dehşetle
fersah fersah uzak bir batık geminin
küflü kapı aralarından
çünkü ne çok iştahla dolanıp dursa da baş ağrılarının
ayak ucunda\öyle büyük ısırmalarla bitirmez
bir türlü bu garip türlü
çok karanlıklı yemeğini
ısırmaktan ziyade kemirmekle iştigal etmektir
çünkü en büyük hazzı
çünkü ancak bir kemirilen
bilir her andönümünde
birdenbire boğazına doluşan
ağız dolusu susmayı
çünkü maharetidir /yalnızlığın/ en evvel
siyah
    kırık
        küçücük
dişleriyle can çekiştirmesi
kelama dair ne var ise

beşşubatikibinonbir/aya irini

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder