Belki dünya biz öldükten sonra da dönecek ve işin tuhaf ve
meraka ram olan yanı, toprak altında da dünyanın döndüğünü hissedemeyeceğiz mi?
Ölüm, belki de en çok bir doğum gününün alt metni olabilir
çok hollywood bir filmden çıkmış sevgilisiz adamlar namına yağmuru
beklerken,sinema önlerinde.
Durup düşününce durup
bakınca ,durup, onca kar ve onca sigara, hiç küle dönüşmemiş, ya bir yerde
saklanıyorlar ya da hiç yaşanmamış gibi. Hiç. Hiç'ten kurtaran şey bizi,
galiba, iz.
İz olmasaydı, hiç
olabilir miydik sahi? Hiç olabilmek bir sahicilik mi sahiden? Avcuma aldığım ve
ezdiğim topraktan fazlasıysa sahi olan?
Hiç yaşanmamış gibi,
bunca sigara içmiyor olsam, öksürük krizleri tutmasa çok gülünce, koşunca bir
uzun sarı,soluk,çekirge dolu bir tarladan,gözümü kapatıp çocuk olamayınca,hiç
yaşanmamış gibi. Bir yanıyla iz’in bedenimde bıraktıkları soyut bir hatırayı
temsil ediyorlar.(mı?) Semboller ve köke dair bir şeyler mi yani tüm bu
zamanlardan sonra iz diye takıp takıştırdığım..
Ama kararmaya pek nazlı bir
bahar akşamının gökyüzünde dolanan,ellerime bulaşmış fesleğen kokusu var?.. Onu
hangi repliğe sıkıştıracağımı bilmiyorum inan ki, ve acısını, bir yerlerde canlı
kanlı duran bir ölüm haberi gibi. Belki ölmek, sandığım kadar sıkıntılı bir
mesele değildir.
Ve ölmek, yanıbaşımdayken, kendi gerçekliğimi nasıl
kurabilirimki? Hem kim söyledi bir geçekliğe sığınmamız gerektiğini?
Hem ölmek ne ki? Demek var afili bir Shakespeare cümlesini
arakladığımı kimseye çaktırmadan ama ‘sahiden’ ölmek ne ki? Bu, hiç
ölmeyecekmiş duygusu nasıl dimdik durabiliyor göğsümün üzerinde? Hem nasıl
ölebilirim ki? Bir yanından bakınca gerçekliğimizin, bütün ölüm haberleri, film arası kıvamında soluklandığımız, kendi
katarsisimizi var ettiğimiz altı çizili satırlar değil mi?
Bilmiyorum.
Benim bildiğim mesel(e)a, maaşımın halen yatmamış olduğu ve
parasızlığımı kimseye çaktırmamaya çalıştığım. Bu kimin gerçekliği şimdi?
Sahici olan bir hikaye miydi çikolatalı kruvasanların olduğu kelimeler. Ve
sahiden, sahici olması gereken bunlar değilse, çikolatalı kruvasanların,
maaşsızlığın, fesleğen kokusunun iz’lerini hangi kaseye koyacağız? Üzerine süt
döküp, filmlerdeki kahvaltılar gibi bir kahvaltı yapabiliriz belki tüm
bunlarla. O zaman sarışın kadınlar ve ideal erkekler olabiliriz.(mi?)
Sahi, sarışın kadınlar da ve sağlam vücutlu adamlar da
ölüyor mu? Herkes ölebiliyor mu, sahiden?
martikibinonüçistanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder