24 Mayıs 2011 Salı

bi şey

Önce kimin canı yanmalı? Hegel'in mi Aristo'nun mu? İnan ki bilmiyorum. Bildiğim acıyı kendine misyon edinmiş demli bir çaya tavla pullarını batırıp batırıp yiyen üç beş midesi bulanığın bir şeyleri iç ettiği. Sahi ne işiniz var gecenin bir yarısını geçtikten sonra öyle uluortalıkta? Bir yarıdan başka bir yarıya geçerek bir maç kazanma ve hepsinden ziyade kaybettirme şevkini jölesaçlardan ortalığa saçmanın ne alemi var şimdi?
Durun bir dakika! Sadece bir dakika! Sonra ne halt yemeğe kalkışırsanız oraya düşün. Ama bir dakika bir düşün içinden geçmeyi deneseniz olmaz mı?
Bıkmadınız mı ölükemirgenleriyle nazenince örülmüş pek bir parıltılı modern çağ boyunbağlarınızdan? Bir gün bir deniz köpüğü yutma endişesi taşımadınız mı hiç?
Öyle ya. Şimdi gece.
Geceyi kaça bölebilirsiniz en fazla sahi? Sahi Zenon'un haklı olma ihtimali yok mu hiç? Mesela sorsak yürek içlerinde ıstıraplı bir hüznü eşit şekilde ceplerine pay etmiş çocuğa,size sonsuza yakınsayan bir geceden bahis açmaz mı? Hem madem ki bu pek yağ biriktirmiş,dişleri,yüzünden okunan fikirsizlikbocalayıtıcılarına göre "iyi" , göremediğimiz göreceliğin tam orta yerinde. Öyleyse gece ve gün ve fecr hatta, göreceliğin en gözönü kelime başlığında durmaz mı? Tabii önce bir iç ağrısı edinmek gerek bir yalnız yaşama umutsuzluğundan!
Önce kime kızmalı? Attila'ya mı yoksa Orhan Veli'ye mi? Bilemedim. En iyisi kızmamak. Peki ama durup durup hava raporu veren haber karanlıklarına kızmadan nasıl edeceğiz? Veya sigarayı bu kadar sevdiren şeye bir iç öfkesi beslememek nasıl olur?!
Ama şimdi gece. Şimdi uyumalılar. Onlar.
Onlar? Kim ki? Onlar ve ben mi var onlar ve biz mi? Hayır! Hiç biri yok. Kocaman bir bizyalnızlığı var sadece. Mesela düşünsenize bizi mahşerde. Öyle çıplak. Öyle çarpık. Öyle kan ter içinde içli içli değil öyle bildiğin feryat figan bağıran uluorta..bir düşünsenize, bu en sevdiğiniz çıplaklığın yaz akşamlarından sonra mahşerin orta yerine çırılçıplak düştüğümüzü fakat çırılçıplak dehşetlerimizden uçsuz bucaksız sonsuzluk dolusu insan evladının orta yerinde insanlardan kaçtığımızı.. O zaman hem "biz" hem de "yalnızlık" olmaz mı? Olur!
Hadi ellerinizi denize sokun ve suya bizyalnızlığından bahsedin. Bırakın şimdi sosyal toplumcu gerçekleri ya da liberalizmi,inan denizin umrunda dahi değil elleriniz bile.
Ama n'olur bir kez bir dakikacık bir düşün içinden geçip düşmediğimizi düşleyelim. Hem belki sahiden düşmeyiz o vakit..hadi kimsenin canını yakmayalım.

mfa-mayısikibinonbiristanbul- 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder