4 Ekim 2011 Salı


Bir ölünün sesiyle şarkılar susuyorum. Kimse görmüyor ellerimi.Kimse bilmiyor..

Yerin milyonlarca kat aşağısında,içimin içinde bir yerlerde,rutubetten dökülmüş her yanı,karanlık,yosunlu,soluksuz dehlizlerde artık kaybolduğumu anladığımı..kimse bilmiyor.

Ne vakit bir lahza kelam ile söyleşecek olsam sesim,hiç tanımadığım bir adamın sesine bürünüyor. En çok sesimi kaybediyorum “gündüz” dedikleri çoraklıkta. Vurup dursam kapıları bu karanlık dehlizde neye yarar..kimseler olmuyor sorduğum adreslerde. Artık düştüm. Dizlerim üstüne. “Bir el ile uzanıp göğsüme bu karanlığı çekip alın,bu dehlizleri bir bir öldürün ve güneşle yıkayın sesimi..” diyemiyorum. Bir ölünün sesiyle susuyorum. Haddinden fazla hiç kimseyim..oysa kar altında,yavaş yavaş,uykuya dalıp,Luna’nın avcunda,sıcacık,uyanmayı düşlemiştim..Lakin sade kar örttü üzerimi,sade ölememek..

Kaçar gibi kardan. Susar gibi tüm bildiklerini. Ne varsa varlığa dahil çıkarıp varlığımdan kendi karanlık yokluğuma gömüyorum sesimi. Tanımayın beni insan artıkları! Sormayın halimi kime ne!
Kaçıyorum sizden görmüyor musunuz! Görmüyor musunuz ellerim nasıl telaşsız gömülüyor toprağa nasıl içiyorum yalnızlığı yavaş yavaş,zehrin tüm arzusunu hissede hissede,nasıl kapıyorum gözlerimi görmüyor musunuz..görmüyorsunuz. biliyorum. Ama yalvarırım kendi yalnız yalnızlığımla ,ölümden ve yalnızlıktan bir türlü kurtulamadığım gerçeğiyle,yalnızca susun..artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder