4 Ekim 2011 Salı


Saat 00:30.Lanet bir kış.
Otogarda hazin bir kimsesizlik hissi. Kocaman bir yalnızlık gelip oturuyor baş köşeye. Acı bir çay,kırmızı benekli çay tabağında. Televizyonda bir eski film. Gececilerde şen kahkahalar. Gececilerde bıkkın ve umutsuz yüzler. Askere gidiyor tüyü bitmemiş çocuklar. Alkış.Alkış. Çok bir “şey” olacakmış gibi sanki.
Garson çocuk üşüyor. Beresini kulaklarına kadar çekmiş. Çay soğuyor birdenbire. Bir yol uzanıyor önümde. Bu karlı ve hayli soğuk gecede. Ankara’ya. Yılmaz Erdoğan’ın yol tümceleri hatrıma düşüyor. Ellerim üşüyor garda.Avcumda üşütüyorum çayı.İçimde garip bir yalnızlık.
Bu ne çok hiç kimse.


--- 0 ---


Büsbütün yalnızlıkla.Sadece yalnızlığa ait yalnızlıkla. Bilinen tüm yalnızlık şiirlerinin unutulmuş yalnızlık sancılarıyla,yalnızca yalnızlık.
Yalın falan değil. Baştan ayağı pislik içinde baştan sona çamur.
Ne yanından tutsam ölüyor çocuklar,ne yana dönsem kar..bilinmeyen tüm yalnız ölüler namına yazılmamış kirli şiirler susuyorum. Eni konu küfürden ibaret.

1 yorum:

  1. "Ne yanından tutsam ölüyor çocuklar,ne yana dönsem kar.."

    içimdeki/hiç büyümez zannettiğim/çocuk hani, büyüseydi keşke, çocuk masumiyetini kaybetseydi de ölmeseydi dediğim gece.

    kar(a) kışa dilimin yabancı olduğu nice küfürler ve tutmadığı için sevindiren fütursuz lanetler savurduğum gece.

    ne yana dönsem uykusuzluk. ıslak yastıklarda daha bir kendini hissettiriyor soğuk. daha bir kış ve daha bir diz boyu yalnızlık/korkusu.

    "Yalın falan değil." yalındı gece. sadece gece. yazıldığı kadar yalnızdı, yalnız olduğu kadar insafsız iki hece. yalındı ölüm. hiç yalın olmadığı/olamayacağı kadar hissiz. ve kimsesiz hem de.

    YanıtlaSil