5 Kasım 2011 Cumartesi

Her şey yalnızlıkla ilintileniyor. Kelimeler dahi.

Durup bir kalabalıkta bazen, bazen soğumaya yüz tutmuş aptal bir küvette sigaradan büyükçe bir kül düşerken ,donuyor zaman. Öylece duvarda bir film ve filmin en anlamsız sahnesi varmışçasına.  
Ellerimi tanımıyorum önce. Sonra gözlerimi kapatmak gelmiyor içimden hiç. Büsbütün soluk ve kurumuş hatta ölüm katılığı çoktan geçmiş bir şiirin hiç hatıra gelmeyen hengamesiyle.
Kapı çalıyor. Lanet kapı ne zaman çalsa koşup saklanmak geliyor içimden içinden adımın geçmediği içinde hatrına düşmediğim insanların şehrine. Lanet kapıyı kim çalıyor böyle bilmiyorum. Kalkıp açmıcam. Açmıcam işte! Sigaramın külü düşüyor ve donuyor her şey. Rakı var mıydı dolapta bilmiyorum. Anason ne güzel kokardı şimdi,yağmura teslim olmuş sokak sesiyle. Kapıyı niye tekrar çalmadı? Kimse her kimse neden yine çalmadı? Acaba öldüm mü kaldım mı merak etmeden dönüp gitti mi öyle? Keşke açsa mıydım lanet kapıyı?! Sevmiyorum kapının çalmasını. Bu pizza kutularını da sevmiyorum. Rakı var mıydı sahi dolapta? Kedi vardı buralarda bir yerlerde nereye gitmiş? Kaçtın mı kedicik? Midem fena halde acıyor neden bilmiyorum. Her şeyi denedim bugüne kadar midemle alakalı. İlaçlar aldım kutular yuttum ağaçlar kesip kaynattım çörek otu ve bal ile karıştırarak her birini ama yine de mide sancım. Bin yıllık çocuk gibi. Çocuk. Hep. .cocuk. çocuklar. Çocukların arkadaşları. Çocuk. Kadınlar ve çocuklar. Çocukların aptal şarkıları. Çok çocuk. Çocuğun dizi. Çocuk. Balıklar ve deniz. Akvaryumum nerde. Çocuk. Hepsinden birazdan midem sancım durmucak  galiba.çocuk küçük küçük,küçük küçük sigara izmaritleri küçük küçük çocuk sesleri küçük küçük ufacık hastane korkuları beyaz tentürdiyot kokusu araba kornası ağlayan bir kadın çocuk küçük televizyonda akşam haberleri ve aptal hemşireler çocuk sus çocuk pus çocuk nerde çocuk şimdi suspuscocukcacokluklacoğunluksuz. (kırın kapıyı,saklandım yatağımın altına,n’olur)

Bu çocuk da nerden çıktı geldi şimdi. Kapı da çalmadı hala. Hala kıpırtısız sigaramın dumanı boşlukta. Usulca nasıl olursa nasıl sokulursa sessizlik öyle pervasız  bir deniz kıyısına inip ayaklarımı kuma sokmak soğuk ve güneşli. Her şeyin hiçbir şeyi diye klişe bi laf var mıydı. Klişeler ve arabeskler öncü gençlik zamanlarına düşen şimdiki çocuklar. Şimdi çocuklar nasıllar acaba nasıl deniz kıyısında mesela.mesela nehirde yüzmek nasıl olurdu onlar için şimdi. Şimdi ki çocuklar nehirde yüzdü mü hiç sahi. Ben yüzdüm. Hem de asma bir köprüden atlayıp  buz gibi yosunlu suya. Denize ulaşabilmiş bir nehre. Nehirler ve göller aslında. Aslında hatrıma gelen şimdi,”ölüm ışığa uzanmış” diye bir şarkı. Ama bazen bazı adamlar da var mesela,kanserli kentlerin çığlığıyla son trene güç bela yetişmiş. Canım sıkılıyor fena halde,fena halde mide sancım,donuk bir sigara külü havada hala ulaşmadı metal küllüğe. “Şimdi sen de yoksun yanımda” kapıyı aralık bırakıp bu Beyoğlu sokaklarından denize varmak şimdi güneşli bir sabah gibi şimdi bir çocuğa pamuk şekeri alıp gülümsemesini izlemek aslında. Aslında .aslımın asılsızlığı falan filan. Maskeler fln filan. Martılar vardı ha bir de kumsalda ayak izlerimin üstünden geçen üstüme düşen sonra bir martı vardı büyükadada bisikletle ezdiğim ama ölümden kurtulan kocaman gri bir martı. Gri martıları sevmem zaten ama o zaman yanlışlıkla olmuştu. Sahiden söylüyorum bunu,o martıyı yanlışlıkla ezdim. Hani yanlışlıkla kırmızı bir balık parmağa çarpmıştı ya öyle işte. Bir akvaryum almalıydılar çocukken önce. Canım çok sıkılıyor. Pera müzesinde Osman Hamdi Bey in sergisi varmış Nasıl da hayrandır insanlık nasıl önce kaplumbağa terbiyicesine herkesin bildiği ama kimsenin lanet tablonun tahayyülünü hatrına getirmeden öylece ucuz baskısını duvarlarına asmayı bir halt sanmaları fln.. küvetimin karşısına ben de asabilirdim onu. Ama cok anlamsız olurdu. Beyaz seramik çok daha iyi. Gri desenler de var üstünde hem. Film izler gibi bakıp film izliyorum mesela bazen o desenlere bakıp sigara külüm düşerken donuk bir zamanın içinde. Ne saçma. Aslında güneşbalkonlu bir çatı katı galata kulesinin dizi dibinde tatlı ufak küçük bir şey.deniz gören sigara izmaritleri bir de. Canım cok sıkılıyor. Kar yağsa galataya ne güzel olurdu şimdi. Kar yağsa üstüme sonra avuçlarıma kar yağsa bir kadın güler gibi şeker kokusu sinmiş sıcak atkısının içinde üşümüş burnuyla. Kar yağsa şimdi. Şimdi kar. Saçlarımda eriyerek eriyerek turuncu sokak lambaları kuzine soba falan bir köyde dağ evinde gaz lambası, hatta ıssızlığın insan yanları mesela..İnanielinanielinanielinanielinaniel.ağıt gibi bir şey. Bazen bir ağıt..canım cok sıkılıyor. Bazen dolap da rakı olmalıydı diyorum kokusu caddelere taşan çağıltısı içime dolan buzlu bir rakı. Ne saçma. Her şey nasılda saçma. Her kesin ifade biçiminde ne çok saçmalık. İçimde karartılı bir yalnızlık. Yok bu cümleyi söylemicektim şimdi. Bu cümle çok eskiden. Eskiden eskimemişken ne güzeldi. Bahçelievlerdeydi evim. Kocaman bir ev. Kocaman apartmanda. Cerenle pelin vardı cerenin dişlerinde tel. Gökhan vardı bir de her akşam annesinin Gökhan diye bağırışını hatırlarım. Bir de pencerem vardı sarı küçük kamyonumu önüne çektiğim. Önüne çekildiğim bir pencerem vardı büsbütün çocukları izlediğim çocuk yüzümle büsbütün gülüşmelerini. Çocuklar . sonra bahar çiçekleri bahçedeydi. Evler o zaman gerçekten bahçeliydi. Bir intiharın ne demek olduğunu ilk öğrendiğim vakitte. Biri intihar etti dediler koşarayak koştular adamlar kocaman ve kocaman kadınlar gri bir evin önüne iki katlı. Çok sesli sustular hepsi. “İntihar” demişti boşlukta biri. Boşlukta sallanmış çocuğun ayakları boynunda mor bir halka,göğsünde hırıltı,intihar dedi boşlukta biri. İlk intihardı ömrümde. Sokakta susan çocukları ilk görüşümdü. Penchttp://youtu.be/xr_DgBlHLiMeremin önünden koşan adamlar. İntihar dediler. İntihar nasıl bir şeydi ki nasıldı “kendini asmak”..birdenbire nasıl olsundu.son bir büyük tebessüm belki dudaklarında çocuğun,boynuna geçirirken tebessümlü dudaklarına sürtünen küf kokulu ip ,çocuk,uzakta bir şeye bakar gibi uzakta bir buluta uzakta çok uzakta ışıklı bir lunaparka,günün son ışıklarıyla dünyanın ilk ışıklarının birbirine kavuştuğu karıştığı vakitte,hiç kan dökülmeden özenle yıkanmış halıya.kimse kızmıcaktı ona. Çünkü halıya dökmemişti bu sefer dondurmasını bu sefer kanını da.tekrar yıkanmak zorunda kalmıcaktı halılar. Halıların desenleri sonra,kenarlarında araba yolları olan,küçük mavi bir mustang in geçebileceği kadar. Oraya da..sonra hiçbir yere.sonra hiç..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder