Her şey yalnızlıkla ilintileniyor. Kelimeler dahi.
Durup bir kalabalıkta bazen, bazen soğumaya yüz tutmuş aptal
bir küvette sigaradan büyükçe bir kül düşerken ,donuyor zaman. Öylece duvarda
bir film ve filmin en anlamsız sahnesi varmışçasına.
Ellerimi tanımıyorum önce. Sonra gözlerimi kapatmak gelmiyor
içimden hiç. Büsbütün soluk ve kurumuş hatta ölüm katılığı çoktan geçmiş bir
şiirin hiç hatıra gelmeyen hengamesiyle.
Kapı çalıyor. Lanet kapı ne zaman çalsa koşup saklanmak geliyor
içimden içinden adımın geçmediği içinde hatrına düşmediğim insanların şehrine. Lanet
kapıyı kim çalıyor böyle bilmiyorum. Kalkıp açmıcam. Açmıcam işte! Sigaramın külü
düşüyor ve donuyor her şey. Rakı var mıydı dolapta bilmiyorum. Anason ne güzel
kokardı şimdi,yağmura teslim olmuş sokak sesiyle. Kapıyı niye tekrar çalmadı? Kimse
her kimse neden yine çalmadı? Acaba öldüm mü kaldım mı merak etmeden dönüp
gitti mi öyle? Keşke açsa mıydım lanet kapıyı?! Sevmiyorum kapının çalmasını. Bu
pizza kutularını da sevmiyorum. Rakı var mıydı sahi dolapta? Kedi vardı
buralarda bir yerlerde nereye gitmiş? Kaçtın mı kedicik? Midem fena halde
acıyor neden bilmiyorum. Her şeyi denedim bugüne kadar midemle alakalı. İlaçlar
aldım kutular yuttum ağaçlar kesip kaynattım çörek otu ve bal ile karıştırarak
her birini ama yine de mide sancım. Bin yıllık çocuk gibi. Çocuk. Hep. .cocuk.
çocuklar. Çocukların arkadaşları. Çocuk. Kadınlar ve çocuklar. Çocukların aptal
şarkıları. Çok çocuk. Çocuğun dizi. Çocuk. Balıklar ve deniz. Akvaryumum nerde.
Çocuk. Hepsinden birazdan midem sancım durmucak galiba.çocuk küçük küçük,küçük küçük sigara
izmaritleri küçük küçük çocuk sesleri küçük küçük ufacık hastane korkuları
beyaz tentürdiyot kokusu araba kornası ağlayan bir kadın çocuk küçük
televizyonda akşam haberleri ve aptal hemşireler çocuk sus çocuk pus çocuk nerde
çocuk şimdi suspuscocukcacokluklacoğunluksuz. (kırın kapıyı,saklandım yatağımın
altına,n’olur)
Bu çocuk da nerden çıktı geldi şimdi. Kapı da çalmadı hala. Hala
kıpırtısız sigaramın dumanı boşlukta. Usulca nasıl olursa nasıl sokulursa
sessizlik öyle pervasız bir deniz
kıyısına inip ayaklarımı kuma sokmak soğuk ve güneşli. Her şeyin hiçbir şeyi
diye klişe bi laf var mıydı. Klişeler ve arabeskler öncü gençlik zamanlarına
düşen şimdiki çocuklar. Şimdi çocuklar nasıllar acaba nasıl deniz kıyısında
mesela.mesela nehirde yüzmek nasıl olurdu onlar için şimdi. Şimdi ki çocuklar
nehirde yüzdü mü hiç sahi. Ben yüzdüm. Hem de asma bir köprüden atlayıp buz gibi yosunlu suya. Denize ulaşabilmiş bir
nehre. Nehirler ve göller aslında. Aslında hatrıma gelen şimdi,”ölüm ışığa
uzanmış” diye bir şarkı. Ama bazen bazı adamlar da var mesela,kanserli
kentlerin çığlığıyla son trene güç bela yetişmiş. Canım sıkılıyor fena
halde,fena halde mide sancım,donuk bir sigara külü havada hala ulaşmadı metal
küllüğe. “Şimdi sen de yoksun yanımda” kapıyı aralık bırakıp bu Beyoğlu sokaklarından
denize varmak şimdi güneşli bir sabah gibi şimdi bir çocuğa pamuk şekeri alıp
gülümsemesini izlemek aslında. Aslında .aslımın asılsızlığı falan filan. Maskeler
fln filan. Martılar vardı ha bir de kumsalda ayak izlerimin üstünden geçen
üstüme düşen sonra bir martı vardı büyükadada bisikletle ezdiğim ama ölümden
kurtulan kocaman gri bir martı. Gri martıları sevmem zaten ama o zaman
yanlışlıkla olmuştu. Sahiden söylüyorum bunu,o martıyı yanlışlıkla ezdim. Hani yanlışlıkla
kırmızı bir balık parmağa çarpmıştı ya öyle işte. Bir akvaryum almalıydılar çocukken
önce. Canım çok sıkılıyor. Pera müzesinde Osman Hamdi Bey in sergisi varmış
Nasıl da hayrandır insanlık nasıl önce kaplumbağa terbiyicesine herkesin
bildiği ama kimsenin lanet tablonun tahayyülünü hatrına getirmeden öylece ucuz
baskısını duvarlarına asmayı bir halt sanmaları fln.. küvetimin karşısına ben
de asabilirdim onu. Ama cok anlamsız olurdu. Beyaz seramik çok daha iyi. Gri
desenler de var üstünde hem. Film izler gibi bakıp film izliyorum mesela bazen
o desenlere bakıp sigara külüm düşerken donuk bir zamanın içinde. Ne saçma. Aslında
güneşbalkonlu bir çatı katı galata kulesinin dizi dibinde tatlı ufak küçük bir
şey.deniz gören sigara izmaritleri bir de. Canım cok sıkılıyor. Kar yağsa
galataya ne güzel olurdu şimdi. Kar yağsa üstüme sonra avuçlarıma kar yağsa bir
kadın güler gibi şeker kokusu sinmiş sıcak atkısının içinde üşümüş burnuyla. Kar
yağsa şimdi. Şimdi kar. Saçlarımda eriyerek eriyerek turuncu sokak lambaları
kuzine soba falan bir köyde dağ evinde gaz lambası, hatta ıssızlığın insan
yanları mesela..İnanielinanielinanielinanielinaniel.ağıt gibi bir şey. Bazen bir
ağıt..canım cok sıkılıyor. Bazen dolap da rakı olmalıydı diyorum kokusu caddelere
taşan çağıltısı içime dolan buzlu bir rakı. Ne saçma. Her şey nasılda saçma. Her
kesin ifade biçiminde ne çok saçmalık. İçimde karartılı bir yalnızlık. Yok bu
cümleyi söylemicektim şimdi. Bu cümle çok eskiden. Eskiden eskimemişken ne
güzeldi. Bahçelievlerdeydi evim. Kocaman bir ev. Kocaman apartmanda. Cerenle pelin
vardı cerenin dişlerinde tel. Gökhan vardı bir de her akşam annesinin Gökhan diye
bağırışını hatırlarım. Bir de pencerem vardı sarı küçük kamyonumu önüne çektiğim.
Önüne çekildiğim bir pencerem vardı büsbütün çocukları izlediğim çocuk yüzümle
büsbütün gülüşmelerini. Çocuklar . sonra bahar çiçekleri bahçedeydi. Evler o
zaman gerçekten bahçeliydi. Bir intiharın ne demek olduğunu ilk öğrendiğim
vakitte. Biri intihar etti dediler koşarayak koştular adamlar kocaman ve
kocaman kadınlar gri bir evin önüne iki katlı. Çok sesli sustular hepsi. “İntihar”
demişti boşlukta biri. Boşlukta sallanmış çocuğun ayakları boynunda mor bir
halka,göğsünde hırıltı,intihar dedi boşlukta biri. İlk intihardı ömrümde. Sokakta
susan çocukları ilk görüşümdü. Penchttp://youtu.be/xr_DgBlHLiMeremin önünden koşan adamlar. İntihar dediler.
İntihar nasıl bir şeydi ki nasıldı “kendini asmak”..birdenbire nasıl
olsundu.son bir büyük tebessüm belki dudaklarında çocuğun,boynuna geçirirken
tebessümlü dudaklarına sürtünen küf kokulu ip ,çocuk,uzakta bir şeye bakar gibi
uzakta bir buluta uzakta çok uzakta ışıklı bir lunaparka,günün son ışıklarıyla
dünyanın ilk ışıklarının birbirine kavuştuğu karıştığı vakitte,hiç kan
dökülmeden özenle yıkanmış halıya.kimse kızmıcaktı ona. Çünkü halıya dökmemişti
bu sefer dondurmasını bu sefer kanını da.tekrar yıkanmak zorunda kalmıcaktı
halılar. Halıların desenleri sonra,kenarlarında araba yolları olan,küçük mavi
bir mustang in geçebileceği kadar. Oraya da..sonra hiçbir yere.sonra hiç..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder